RAMAZAN UFKUNDA DİRİLMEK

Ya Şehr-i Ramazan yine ufuklarda belirdin. İhtişamın, zarafetin ve bütün güzelliklerine seni görünce Seniyye-i Veda'da yakılan türküler gibi "Ay doğdu üzerimize Ramazanın bereketiyle" demekten kendimi alıkoyamıyorum. Çünkü sen gelince oruç ile sadece bedenen değil ruhen de İslam Alemi olarak bir kanatlanma yaşıyoruz. Bedenimiz aç kalırken ruhumuz doyuyor. Kuran sesleri yükseliyor. Nafile namazlar ile alınlar secdede bayram ediyor. Ve biz bunları yaşarken asıl bu ibadetleri en yüksek kalbi ve ruhi bir mevki ile Makam-I Mahmud ufkuyla yaşayan Hz. Muhammed'i (sav) bir kez daha hatırlıyoruz. Şib-i Ebu Talip Muhasarasında üç yıl ve Hendek'te bir aya yakın karnına taş bağlayan Efendimiz (a.s)'i vicdanlarımız cız cız edercesine duyuyor ve bir nebze olsun ayların sultanı Ramazan' da Hz. Muhammed ile temsil edilen o İslam'ı kırıntı nevindende olsa yaşıyoruz. 




      Dünyanın değişik yerlerinde bugün evine bir kuru ekmek dahi götüremeyen insanlar her gün belki oruca niyet ediyorlar. Biz ise bolluk ve çokluğu çoğu zaman israfa kaçacak şekilde değerlendiriyoruz. Sofralarımız her öğün en az iki üç çeşit yemekle donatılıyor. Ve bu halin getirdiği gafillik ve vurdumduymazlıkla nefisperest hayatı iliklerimize kadar yaşıyoruz. İşte on bir ayın getirdiği bu gafil kasvetten sıyrılıp gelen Ramazan ayı diyor ki: " Dağıt bu efsunlu kasveti, işte mağfiret ve kurtuluş geceleri geldi. İçinden gele gele ibadet soluklayarak tövbe ve Allah'ı zikretmek ile dirilten bir iksiri ruhuna içir ve ba‘ѕ-ü ba‘de’l-mevt kalkışına uyan. Günlerimde gaflet perdesini yırt takva elbisesini ör… "


    Manevi hayat derecelerinde kalp ve ruh aynamızı tekrar temizleyeceğiz. Ve ışıl ışıl parlayan kalp ve ruh aynamızda bir kez daha nefsimizin hatalarını süzgeçten geçiriyor gibi süzecek nefsanilikten sıyrılmış yanıyla kendimizde ki iyilik ve güzellik istidatlarını ve melekelerini geliştirip yükselteceğiz. Hz. Bediüzzaman Hazretlerinin dediği gibi " Hayvaniyetten çık, cismaniyeti bırak! Kalp ve ruhun derece-i hayatına yüksel." işte bu ay bizler için böyle arınma vesileleri aradığımız ciddice üzerine eğilip mukaddes bir havaya büründüğümüz bir huzur iklimi olmalı.


Ey Şehr-i Yar bizlere gelen nursun,
Ahirzaman hançeriyle yaralılara doktorsun,
Heybesinde sıkıntı ile gelene iklim-i huzursun,
Sen kıymetini bilene bulunmaz bir dostsun.

İbadet edalı tefekkür boyutlu,
Zikir ve istiğfar ile dopdolu,
Şükür ve hamd hisleriyle coşkulu,
Hakka götüren şu ay Mümin soluklu…


   Karaladığım şu nağmeler Ramazan'a olan hasretimizin ve iştiyakla bekleyişin çağrısıdır. Günahtan kararan yüzlerimize Nur ile ışıktan hüzme yağmasıdır. Ve bu tezkiye ayına koşmaya bir davettir. Ey Şehr-i Yar kulak kesil nidamıza ve yetiş imdadımıza!


   İslami hislerimizi yeşerten kulluğun esrarına uyaran mukaddes ay Ramazan-I Şerîfte insan gönül heybesine doldurabildiğince salih amel ve halis bir niyet doldurmalı. Aynı zamanda yapmamışsa bir senenin nefis muhasebesini yapmalı. Bu ayı murakabe endamlı geçirmeli. Bir sene boyunca rabbiyle irtibatını zedeleyen muzır şeyleri tespit etme ile tekrar rabbi ile insibağını ve yakınlığını tazelemeli. Kıymetini bilmediğimiz ne kadar dinimiz adına değerlerimiz varsa onları tekrar kendi gönül frekansımızla eşlemeliyiz. Ki tekrar nasipse bir sonraki Ramazan-I Şerife ulaşırsak en azından geçen seneye nazaran o Ramazan'a daha farklı bir şuur ile girip ufkumuzu daha da ileriye doğru ötelerin meltemi esintileriyle okşayarak bu mübarek ayı daha verimli geçirebiliriz İnşâallah.


" ( O sayılı günler), insanlar için bir hidayet rehberi, doğru yolun ve Hak ile batılı birbirinden ayırmanın apaçık delilleri olarak Kuran'ın kendisine indirildiği Ramazan ayıdır. Öyle ise kim bu aya ulaşırsa, onu oruçla geçirsin." Bakara Suresi 185.ayet-i celilesinde Allah (c.c) bu aya ulaşanların hidayet kaynağı bir atmosfer ile" Ramazana ulaşanlar" hitabıyla aslında inananları müjdeliyor. Bu aya yetişmek ayrı bir lütuf bu aya yetiştiğinin idrakine varıp hakkıyla değerlendirmek ise apayrı bir Hediye-i Rahmani olur.


      Yine bir hadîs-i şerîfin çerçevesi içinde İslam'ın beş temel esas üzerine bina edildiğini ve bu binanın bir direğinin de Ramazan orucu olduğunu öğreniyoruz. Demek İslam binasını sağlama almak isteyen bir mümin mutlaka Ramazanı, vücudu için karşıladığı temel ihtiyaçlar gibi yani hava gibi su ve ekmek gibi karşılamalı. Ama bu karşılama farklı olarak beden ve ruh boyutlu bir ihtiyaç görmedir. Orucun, bilimsel olarak başta mide olmak üzere birçok organı dinlendirdiği herkesçe malumdur. Bir de ruhi bir beslenme sağlar ki insan nefsine bir parya vurur. Ruhunu hasta eden ve kirli atmosferler olan gıybet, yalan ve lüzumsuz israfa kaçan Kuran-i Kerim'in ifadesiyle " Lehvel Hadis" olan faydalı sözü boş lafla değiştirmeyi bırakır. Harama bakmaktan hem gözlerini hem zihnini hatta hayallerini bile alıkoyar. Sadece kendini ibadete ve tefekküre kilitler. Dua yamaçlarında semaya kalkan eller daha yere inmeden sürpriz lütuflar ile karşılaşınca Eltaf-ı Sübhaniye sağanağı ile hep başımızı okşayan İhsan-I İlahi'yi derinlemesine duyarız.


   Bu meselenin son noktasına bir şerh mahiyetinde diyebiliriz ki bu mübarek ayda orucuyla, Kuran okunmasıyla, diğer farzlarıyla ve nafileleri ile bunların başında; teravih ile, zikri ve tefekkür dünyası ile dopdolu Ramazan-I Şerifi geçiren inanmış bir gönlün durumu aynen şöyledir:
Nasıl ki ahirette Allah Resulü'nün eliyle Kevserler size sunulurken kana kana içersiniz. Ve dünyada da Hacdan gelmiş bir Zemzemi normal kaynak suyuna nazaran çok daha değerli bulur ve adeta bir damlasını dahi ziyan etmeden yudumlarsınız. İşte bunun gibi Ramazan ayının her dakikasını Kevserlerden Zemzemlerden bir damla farz edip her lahzasını aynı susamışlıkla yudumlarsınız. İşte inanmış bir ruhun Ramazan manifestosu budur.


   Hasılı: Her dakikası normal günlere nazaran aylar hükmünde olan bir fırsat reyonu gibi önümüze sunulmuş sevap ve hasene pazarında şu en değerli alışverişi Ramazan-I Şerif ile yapacağımız bu ayda Rabbim kadrü kıymetine uygun değerlendirmeyi her birerlerimize nasip eylesin vesselam…



                                                     
   
                                                      GARİP SUFİ

Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.