Gezgin İki Gözüm

Dinlenmek istediğim bir gecenin ışığındayım şimdi. Dinlenmek istiyorum bunun için önce susmam gerektiğini ve sonra dinlemeye başlayabileceğimi iyi biliyorum. Eski kış gecelerini aydınlatan gaz lambasından sızan cılız ve titrek ışığın ruhaniyeti var üstümde ve fonda en az o ışık kadar tiz bir müzik çalıyor kulağımda. Gözüm, elleriyle yıldız yapmış üç kızın fotoğrafında...



İki gözüm, seviyor gezmeyi bu odada ondandır ki şimdi yandaki sigara kutularında, zihnim yorgunlukla hatırlamaya çalışıyor sigaraya ilk ne zaman başlamıştım? Masa dağınık ve gözüm bundan zevk alıyor. Şu ilaç kutuları... sahi ne zaman iyi gelecek bu yutulan haplar, derken kendi kendime içimden başka bir kendim cevap veriyor yutkunarak "belki de hiç".
Bir paket banda ilişiyor gözüm şimdi tam burada "kırıkları yapıştırır mı?" desem çok mu ergen edebiyatı olur? Boş bardağa takılmadan geçemiyorum masal kitabına ve büyük bir felsefe tartışmasına atıyorum kendimi "bu bir bardaktır" diyenler ve "bu bir boş bardaktır" diyenlere karşı şüphecileri konuşturuyorum içimde  "bu bir bardak mıdır?" diye ve atlıyor gözlerim bir varmış bir yokmuş... diye girizgah cümleleriyle başlayan Türk Malları'na ve ardından hasretle ahh çekiyorum hala okuyamadığım Kuş Masalları'na.

Pasaportum hep ortada her an seyahate çıkabilirim galiba! İşte şurada özenilmeden alınmış bir hediye paketinden çıkmak ya da değişim olması için yalvarıyor adeta.
       Masayı bu kadar anlatmışken Edip Cansever'in Masa Da Masaymış Ha şiirini okumadan geçemiyorum. Bu şiire yaptığımız nazireler geliyor sonra hatrıma sahi ne güzel zamanlardı, gerçi şimdi hepsi aktı ya...

Masada ada çayı yaprağı var, 2 hafta önce Beş Parmak Dağları'nın eteklerinden toplanmış ve kurumaya bırakılmıştı. Bir çeksen kokusunu içine miss. 

2,4,6 tam altı defter var üst üste yazılmayı bekleyen şimdi saydım, bir dolma kalem beğenmiştim keşke onu bana sen alsaydın böylelikle seni sana senle yazardım.

     Daha çok susup daha çok yazıyorum artık. "Sus" diye yalvaranlar ağzımı açıp iki kelime etmem için sabırsızlanıyor ama içimden gelmiyor. Ağız dolusu gülerdim eskiden, kaç fotoğrafımda dişlerimi saymıştık beraber kimbilir. Bir sene önce bendeki çocuğu ağaç arkasına gizlenmiş olarak tanımlamıştın, doğru. Masa da ağaçtan bir parça değil mi ne de olsa ağaç arkasına gizlendi o bıcır bıcır, güleç çocuk. Çıtı çıkmıyor kimse onu bulmasın diye, artık gülmüyor kimse ağlatmasın diye.


Yazan: Deniz Seven




Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.