Bir yeşil hayat
Bir elmanın yeşil kalmasının hakîkati dalında asılı kalması
mıdır yoksa bir insana hala yem olmayışındanmıdır? Elbette ki dal bakî değildir
ona, o da dala.. Ama sonrasında oluşan yeşilliğinde ki noksanlığın sebebi ne
kendisidir ne de ağaçtır aslında..
Geçmiş günlerde
bir elmayı yemek amacıyla bölsem de o an yemek nasip olmadı. Belli bir vakit geçtikten
sonra gördüm ki rengi isyanlarda, özü ise içine kapanmış bir haldeydi.. Bu
olayın bilimsel olarak mantıklı bir açıklaması bulunsada artık benim için
bilimden öte bir amaç olduğu aşikardı..
Bu elma
benim yemeye niyetlendiğim elma değil, özü sönmüş bir elmaydı. Ben, bana ikram edilmiş
olan dışı yemyeşil, içi sulu ve bembeyaz bir elmayı istemiştim ve aslında bu
elmanın özü de buydu. Onu bu hale dünüştüren özünün kabuk sarmalından
ayrılmasıydı aslında. O istememişti belki de bu olayı, aslında tek niyeti ağaçtan
kararmadan yenmekti veya kabuğundan sıyrılmadan toprak olmaktı mefkûresi..
İnsanların da aslında hayati hep bu elma gibiydi. Ağaçtan düşene
kadar saftı niyeti. Hep berraktı içi. Gönlü aslında geldiği yerdeydi.
Belki de buraya gelmek hiç istememişti. Vardı elbet bir hikmeti, oda buna boyun
eymeliydi..
Beklemiyordu
belki de bu kadar zalim bir hayat. Oranın yansıması olarak mı düşündü acaba
burayı? Sonrası elma gibi kararacak olan bir ömür mü yoksa! Başlangıcı ise
ağlamaklı bir oksijen. Neyse ki daha taze, saf bir duvar. Anne kucağında şimdilik
o masumiyet. Özünden ayrılmamış bir kabuk gibi.. Sonrası ise fırtınalı günahlar
içinde yıpranan bir hayat. Kazanmak elde olduğu gibi kaybetmekte elde.. Nereye
kadar dayanılacak acaba.. Bugün veya yarın.. Son nefes.. Bir deliğin bile
insafı yoktur bu hayatta.. Kurdun elmaya yaptığı gibi.. Oda dalında yemyeşildi
tâki insan eline düşünceye kadar.. İnsan eline düşmem ben diye kendini avutma..
En içindesin aslında..
Zorlayacaklar
senide her daim, kurtlandıracaklar bedenini.. Seni de çürütmeye çalışacaklar
elbet. İzin vermeyeceksin Yusuf gibi.. Eğer ki verirsen, sonrası özü çürümüş
bir insanlık posası..
Kabuk
paramparça.. Emanet yerle bir olmuş.. Kabuğu yok olan insanın çürümeye yüztutmuş
bedeni.. Siyahlaşmış yüzler, kararmaya başlamış yürekler.. Sevgi, saygı, haya,
hepsi biçare..
Böyle olmayabilirdi aslında.. Elmanın gücü yoktu bu
hoyratlığa.. Ama senin var! Direnmelisin, şükredilecek olan sabırla.. Dayanacaksın
haksızlığa, zorlayacaksın nefsini hayasızlığa, boyun eğmeyeceksin bir tutam
insanlığa, haykıracaksın hakikati en duymaz o kulağa!. Sonuna kadar özünü
savunacaksın, elmanın kabuğu gibi hep yemyeşil kalacaksın ve sonunda o nişanla
çıkacaksın Şah’a..
Yazan: Mustafa Karaca
Leave a Comment