Döngüsel hayatın sırları
Bir kuru yaprağın
rüzgâra yenik düşmesi yaprağın acizliğinden midir, yoksa rüzgârın hoyratlığından
mı?
Hayatin her safhasında zorluklarla karşılaşmak mümkün olduğu aşikarsa insanın kendini her ana hazır tutması, alternatifler içinde kendine bir mağara veya kalkan ile kılıcı kesesinde hazır bulundurması onun en zaruri görevlerindendir.
Musibet insanlığa ben geliyorum diyerek haber verse de onu kendimize yakıştırmadığımız için çoğu zaman hazırlıksız yakalanırız. Bu durum onu her zaman bir adım daha öne atmaktadır. Aslında önde başlamamız gereken bu müsabakaya, irademiz doğrultusunda geride başlamamız ahmaklığımızdan başka bir şey değildir. Bu beklenilen fakat insanca kabullenilmeyen olaylar ufak bir sarsıntı yaratıp geçecek iken zelzele etkisi yaratıp enkaz bırakmaktadır. Bu enkaz kimi zaman toparlansa da geride her daim acı hatıralarını bizlere bırakmaktadır.
Bunun için güzel günlerde kötü zamanların ihtimalini bilmek, kötü günlerde ise iyi zamanların hayaliyle yaşamak, hayatın harmanın da karanlığa tutulan bir fener gibidir. Bu demek değildir ki hiç mutlu olmayıp hep kederle yaşayalım. Kederli iken de ümitvar olalım. Yarının da yarınları olduğunu unutmayalım.
Bir döngü olan bu hayatta, insanların da içinde olduğu her anın bu döngünün parçası olduğunu kabullenmek gerekir. Başta canımız olmak üzere hiçbir şeyimizin garanti olmayışı bu yaşadığımız tüm olumlu veya olumsuz akıbetlerin bir gün son bulacağının en bariz göstergesidir.
“Kötülükler benim başımı bırakmıyor”, “Bana dokumayan yılan bin yıl yaşasın” gibi sözler sadece dilden çıkıncaya kadar doğrudur. Sonrası ise boş sözlerden başka bir şey değildir. Çünkü hayatın var olan döngüsüne bu sözlerin hiçbirisinin etkisi mümkün değildir. Aksine hayatta olduğumuz müddetçe bir gün gelecek sevinecek bir gün gelecek üzüleceğiz. İşte o vakit duygunun bir şahsa özel yaratılmadığını, tüm insanların bir gün o süzgeçten geçeceğini anlamış olacağız.
Peki ne yapmalı İnsan?
İnsan hazır ve nazır olmalı her daim. Bugünün yarınını, baharın içinde kışı, karanlık içinde ki zerre beyazı hatrında tutmalıdır. Yıkılmak çözümün en kolay yolu, her anımıza sevinmek bedbahtlığın en basiretsiz oluşumudur.
Hayatin her safhasında zorluklarla karşılaşmak mümkün olduğu aşikarsa insanın kendini her ana hazır tutması, alternatifler içinde kendine bir mağara veya kalkan ile kılıcı kesesinde hazır bulundurması onun en zaruri görevlerindendir.
Musibet insanlığa ben geliyorum diyerek haber verse de onu kendimize yakıştırmadığımız için çoğu zaman hazırlıksız yakalanırız. Bu durum onu her zaman bir adım daha öne atmaktadır. Aslında önde başlamamız gereken bu müsabakaya, irademiz doğrultusunda geride başlamamız ahmaklığımızdan başka bir şey değildir. Bu beklenilen fakat insanca kabullenilmeyen olaylar ufak bir sarsıntı yaratıp geçecek iken zelzele etkisi yaratıp enkaz bırakmaktadır. Bu enkaz kimi zaman toparlansa da geride her daim acı hatıralarını bizlere bırakmaktadır.
Bunun için güzel günlerde kötü zamanların ihtimalini bilmek, kötü günlerde ise iyi zamanların hayaliyle yaşamak, hayatın harmanın da karanlığa tutulan bir fener gibidir. Bu demek değildir ki hiç mutlu olmayıp hep kederle yaşayalım. Kederli iken de ümitvar olalım. Yarının da yarınları olduğunu unutmayalım.
Bir döngü olan bu hayatta, insanların da içinde olduğu her anın bu döngünün parçası olduğunu kabullenmek gerekir. Başta canımız olmak üzere hiçbir şeyimizin garanti olmayışı bu yaşadığımız tüm olumlu veya olumsuz akıbetlerin bir gün son bulacağının en bariz göstergesidir.
“Kötülükler benim başımı bırakmıyor”, “Bana dokumayan yılan bin yıl yaşasın” gibi sözler sadece dilden çıkıncaya kadar doğrudur. Sonrası ise boş sözlerden başka bir şey değildir. Çünkü hayatın var olan döngüsüne bu sözlerin hiçbirisinin etkisi mümkün değildir. Aksine hayatta olduğumuz müddetçe bir gün gelecek sevinecek bir gün gelecek üzüleceğiz. İşte o vakit duygunun bir şahsa özel yaratılmadığını, tüm insanların bir gün o süzgeçten geçeceğini anlamış olacağız.
Peki ne yapmalı İnsan?
İnsan hazır ve nazır olmalı her daim. Bugünün yarınını, baharın içinde kışı, karanlık içinde ki zerre beyazı hatrında tutmalıdır. Yıkılmak çözümün en kolay yolu, her anımıza sevinmek bedbahtlığın en basiretsiz oluşumudur.
Güneşin
döndüğü şu dünya da yarının geleceği elbette haktır. O zaman bize düşen yarın
için çalışmak, bir yandan da duada bulunmaktır. Belki bugün belki de yarın diye
umuda sarılmaktır. Sevinçler paylaşıldığı kadar hüzünlerde paylaşılmalıdır.
Yükü ağır olana el attığın müddetçe yükünün hafifleyeceği unutulmamalıdır. Musibet
o kişiye bir etki ediyorsa sana iki etki ediyor. O hüznüne yanar, sen ona
yardım edemediğine.. O vakti gelince
soruları yanıtlar, sen bunları kavrayamazsan kendi haline yan!.
İnsan..
Bir tekne bulundurmalı sel için
Bir kitap bulundurmalı cahillik için
Bir dua etmeli akıbeti için
Allah’ı anmalı ahireti için
O vakit gelsin sel kime ne
Yıkılsın cahillik eyleyemez kimseye
Müştak olur akıbet dua eyleyene
Hayr olur ahiret müşerreflik niyetine
Yazan: MUSTAFA KARACA
Leave a Comment