'Göğe baktıran' şair Turgut Uyar 91 yaşında


"İkimiz birden sevinebiliriz göğe bakalım" diye başlayan Göğe bakma durağı şiiriyle herkesi göğe baktıran şair Turgut Uyar'ın bugün doğum günü. Uyar, yaşasaydı bugün 91 yaşında olacaktı. İşte 9 şiiri ve hayatıyla Turgut Uyar... Derleyen: Begüm Yıkılmaz

  • Turgut Uyar'ın 91. doğum günü
    Göğe Bakma Durağı, Acıyor gibi unutulmaz şiirleri yazan İkinci Yeni akımının öncülerinden Turgut Uyar, 32 yıl önce bugün aramızdan ayrıldı. İşte Turgut Uyar'a dair bilinmesi gerekenler...
    Bugün İkinci yeni akımının öncüleri arasında yer alan şair Ahmet Turgut Uyar'ın doğum yıldönümü. 4 Ağustos 1927'de Ankara'da doğan 22 Ağustos 1985'de hayatını kaybeden Turgut Uyar, mutsuzluğu, umudu, ayrılığı, kavuşmayı, özlemi, hüznü ama en çok da insanı anlatan şiirleriyle tanındı.
  • Konya Askeri Okulu, Işıklar Askeri Hava Lisesi ve Askeri Memurlar Okulu'nu bitirip, Posof, Terme ve Ankara 'da personel subayı olarak görev yaptı. Henüz Askeri Memurlar Okulu’nda öğrenciyken 1947’de Yezdan Şener ile evlendi.18 yaşında baba olan Turgut Uyar'ın bu evlilikten Semiramis, Tunga ve Şeyda adında üç çoçuğu oldu.
  • 1966 yılında ilk eşi Yezdan Şener'den boşanıp İstanbul'a yerleşen Turgut Uyar o dönem Cemal Süreya ile ilişkisi bitme aşamasında olan öykü yazarı Tomris Uyar ile şiir üzerine mektuplaşmaya başladı.
    Turgut Uyar, ilk eşi Yezdan Şener ve çocukları (soldan sağa) Tunga, Şeyda ve Semiramis ile.
  • Tomris Uyar, Turgut Uyar ile tanışmalarını şöyle anlatır: “1966 yılında ben zaten Cemal Süreya’dan ayrılmak üzereydim. O da eşinden ayrılmıştı. İstanbul’a gelmişti çocuklarıyla. Burada tanıştık. Asıl tanışmamız herhalde o, çünkü o zaman daha bir yakın oturup konuşma fırsatını bulduk ve mektuplaşmaya başladık. Bu mektuplar önce sadece şiir üzerine mektuplardı. Hâlâ duruyor bende. Genellikle onun şiir üzerine düşünceleri, benim onun şiirleri üzerine düşüncelerim… Ve anladığım kadarıyla çok sıkışık bir dönem geçiriyordu. Yani evlilik hayatında bir süredir yaşadığı tedirginlik ve uyumsuzluk şiirini de etkilemişti, yedi yıldır şiir yazmıyordu. Esin periliği olarak ifade etmek istemiyorum ama herhalde çok konuştuğum, çok dürttüğüm, yazmasını çok rica ettiğim için diyeyim, yavaş yavaş şiir yazma isteği yeniden doğdu.”
    Kendisini esin perisi olarak hissettiği Tomris Uyar'la 1969 yılında evlendi ve Hayri Turgut adında bir erkek çoçuk sahibi oldu.
    (Tomris ve Turgut Uyar oğulları Hayri Turgut Uyar ile birlikte, 1969)
  • Turgut Uyar, 1958'de askerlikten ayrılarak Türkiye Selüloz ve Kağıt Sanayisi'nin Ankara şubesinde çalışmaya başladı ve buradan emekli oldu.
    (Seka yıllarında Erdal Öz ile)
  • Turgut Uyar’dan Tomris’e Dizeler
    Herkes seni sen zanneder.
    Senin sen olmadığını bile bilmeden,
    Sen bile
    Seni ben geçerken
    Derim ki,
    Saati sorduklarında;
    Onu ”O” geçiyordur
    Kimse anlam veremez.
    Tamir ettirmedin gitti derler şu saati.
    Ettirmek istiyor musun demezler.
    Bir bozuk saattir yüreğim, hep sende durur.
    Zamanı durdururum yüreğimde,
    Sensiz geçtiği için,
    Akrep yelkovana küskündür.
    Şu bozuk saat çalışsa benim için ölümdür.
    Bil ki akrep yelkovanı geçerse,
    Atan bu yüreğim durur.
    Bırak bozuk kalsın, hiç değilse
    Bir bozuk saattir yüreğim, hep sende durur.
    (Turgut Uyar ve Tomris Uyar, Büyükdere’deki evlerinde, 1970)
  • EDEBİ HAYATI

    EDEBİ HAYATI
    "Yad" isimli ilk şiiri 1947'de Yedigün dergisinde yayımlanan şair, 1948'de Kaynak dergisinin açtığı bir şiir yarışmasında ikincilik kazandı. Yarışmadan sonra, seçici kurulda bulunan şair-yazar Nurullah Ataç, birincilik adayının Uyar olduğunu açıklayarak, ileride çok iyi bir şair olacağını söyledi.
    İlk kitabı "Arz-ı Hal" 1949'da Kaynak Yayınlarından çıkan Uyar, 1952'de "Türkiyem" adlı ikinci kitabını Nurullah Ataç'ın ön sözüyle yayımladı. Kitap, o ve sonraki dönemlerin ünlü şairlerinin kitaplarının yayımlandığı yayınevlerinden biri olan Varlık Yayınlarından çıktı.
    Turgut Uyar'ın 1959'da yayımladığı üçüncü kitabı "Dünyanın En Güzel Arabistanı"nda yer alan şiirlerden biri olan "Göğe Bakma Durağı", kendi şiir serüveni içerisinde hem oluşturulan modern yapı ve ses, hem de modernist yaklaşımlarla yeni imgeler kurma açısından dönüm noktası olarak gösterildi.
    "İkimiz birden sevinebiliriz göğe bakalım" mısrasıyla, 'insanların sahip olduğu güzelliklerin herkese eşit olarak dağıtıldığını ve onları görebilmek için büyük çaba sarf etmeden, sadece başını kaldırıp bakmanın yeterli olduğunu' aktardı.
  • İşte Turgut Uyar'ın unutulmaz şiirlerinden bazıları...
  • 90. Doğum gününde Unutulmaz Şair Turgut Uyar ve 9 Şiiri

    1.YAD
    Güzel günlerim vardı yağmurlarla ıslanan,
    Ve güzel gecelerim masallarla dopdolu.
    Her şey, her şey güzeldi, gözyaşı, dünya, zaman,
    Böğürtlen topladığım ıssız, tozlu köy yolu,
    Güzel günlerim vardı yağmurlarla ıslanan.

    Ufacık korumuzda dolaşırdım korkuyla,
    Ve Allahı arardım serçe yuvalarında,
    Bulamayınca dua yollardım akan suyla,
    Göğü bulutlar saran bahar havalarında,
    Dolaşırdım ufacık korumuzda korkuyla.

    Seyrederdim göklerde her gün büyüyen ayı.
    Ve kale duvarından yıkık mezarlıkları,
    Bana korkunç bir devi hatırlatan kayayı.
    Ve annemin taktığı mavi nazarlıkları,
    Seyrederdim göklerde her gün büyüyen ayı.

    Odanın ortasında yanan petrol lâmbası,
    Ve bazan şimşeklerle aydınlanan geceler.
    Bacamızın üstünde duran leylek yuvası,
    Ne güzeldi ne güzel masallar, bilmeceler.
    Odanın ortasında yanan petrol lâmbası.

    Neş'elerim geride kaldı eski günlerde,
    Güzel günlerim vardı yağmurlarla ıslanan,
    O doğduğum diyarda, o kuru ıssız yerde,
    Petrol değil masaldı lâmbalarında yanan
    Neş'elerim geride kaldı eski günlerde...
  • 2.Göğe Bakma Durağı
    İkimiz birden sevinebiliriz göğe bakalım
    Şu kaçamak ışıklardan şu şeker kamışlarından
    Bebe dişlerinden güneşlerden yaban otlarından
    Durmadan harcadığım şu gözlerimi al kurtar
    Şu aranıp duran korkak ellerimi tut
    Bu evleri atla bu evleri de bunları da
    Göğe bakalım

    Falanca durağa şimdi geliriz göğe bakalım
    İnecek var deriz otobüs durur ineriz
    Bu karanlık böyle iyi afferin Tanrıya
    Herkes uyusun iyi oluyor hoşlanıyorum
    Hırsızlar polisler açlar toklar uyusun
    Herkes uyusun bir seni uyutmam birde ben uyumam
    Herkes yokken biz oluruz biz uyumıyalım
    Nasıl olsa sarhoşuz nasıl olsa öpüşürüz sokaklarda
    Beni bırak göğe bakalım

    Senin bu ellerinde ne var bilmiyorum göğe bakalım
    Tuttukca güçleniyorum kalabalık oluyorum
    Bu senin eski zaman gözlerin yalnız gibi ağaçlar gibi
    Sularım ısınsın diye bakıyorum ısınıyor
    Seni aldım bu sunturlu yere getirdim
    Sayısız penceren vardı bir bir kapattım
    Bana dönesin diye bir bir kapattım
    Şimdi otobüs gelir biner gideriz
    Dönmiyeceğimiz bir yer beğen başka türlüsü güç
    Bir ellerin bir ellerim yeter belliyelim yetsin
    Seni aldım bana ayırdım durma kendini hatırlat
    Durma kendini hatırlat
    Durma göğe bakalım.
  • 3.Acıyor
    Mutsuzluktan söz etmek istiyorum
    Dikey ve yatay mutsuzluktan
    Mükemmel mutsuzluğundan insansoyunun
    Sevgim acıyor
    Biz giz dolu bir şey yaşadık
    Onlarda orada yaşadılar
    Bir dağın çarpıklığını
    bir sevinç sanarak
    En başta mutsuzluk elbet
    Kasaba meyhanesi gibi
    Kahkahası gün ışığına vurup da
    öteden beri yansımayan
    Yani birinin solgun bir gülden kaptığı frengi
    Öbürünün bir kadından aldığı verem
    Bütün işhanlarının tarihçesi
    sevgim acıyor
    Yazık sevgime diyor birisi
    Güzel gözlü bir çocuğun bile
    O kadar korunmuş bir yazı yoktu
    Ne denmelidir bilemiyorum
    sevgim acıyor
    Gemiler gene gelip gidiyor
    Dağlar kararıp aydınlanacaklar
    Ve o kadar
    Tavrım bir çok şeyi bulup coşmaktır
    Sonbahar geldi hüzün
    İlkbahar geldi kara hüzün
    Ey en akıllı kişisi dünyanın
    Bazen yaz ortasında gündüzün
    sevgim acıyor
    Kimi sevsem
    Kim beni sevse
    Eylül toparlandı gitti işte
    Ekim filanda gider bu gidişle
    Tarihe gömülen koca koca atlar
    Tarihe gömülür o kadar
  • 4.Acının Coğrafyası
    Sirk izlenimlerinden seçmen kütüklerinden
    yüzlerimiz temmuzdan ötürü sallanır ve uzar
    ve her köşe bir tuzaktır
    birer darağacıdır her meydan saati
    öğle vaktini kesinlikle gösteren
    oysa hep güçlü dağları görmenin zamanıdır
    çığlığım uzun uzun kalır içimde
    yani güller giyinmiş bir adam nerde ben nerde
    rüzgâr bir dirimi dört yöne bölerken tepelerde
    ve gece duruşmasından yeni çıkmışken
    sabahın terazisi eksik tartar gölgemi
    artık öyle açık ki kuşkuya yer yok
    kim gelirse gelsin acıya hep yer vardır
    tutanaklarda duvar diplerinde ve bazı yerlerde
    örneğin çukurova ve mekong köylerinde
    acıdır ağacın gölgesini yapan
    bunu herkes bilir
    kutsal acı besleyen acı sütünü emiyoruz
    yatıyoruz seninle terli döşeklerde
    saati seninle kuruyoruz bir çalar saati
    sen donatıyorsun kalbimizi
    kalbimiz çoğu zaman yeterli ve ürkek
    kendi çoğunluğunu kendi üreterek
    kente kapandık kaldık iki cadde iki alan bir saat
    mutsuzluk acıya varana kadar
    artık yeminimiz bir tatar gölgesi gibi
    öyle bir gölge ki belki çok dardır
    kısa vakitlerinde aceleci akşamın
    artık öyle açık ki kuşkuya yer yok
    acıya hep yer vardır aramızda
    dört cepli yeleğim aynı kolaylıkla taşır her şeyi
    bozuk paraları da umutsuzluğu da
    aynı kolaylıkla tutmuş gibi olurum
    güneşin yedi renk ayasını
    biliyor musun güçlü dağları görmenin zamanıdır
    şimdi bir bağırsan çok iyi biliyorum
    ya da üst üste silah atsan
    kent tepinir belki bütün kuşlar uçar
    belki değil mutlaka
    ama
    bir tanesi mutlaka kalır."
  • 5.Tomris
    senin için alışılmış şeyler söyleyemem sana yaraşmaz
    kış gecesi amcamızdır bahar yakından kardeşimiz
    alır başımı erzincan’a giderim seni düşünmek için
    dörtlükleri bozarım çünkü dağlar ne güne duruyor
    kıyılar ve eskimeyen her şey seni anlatmak için
    bir bozuk saattir yüreğim hep sende durur
    ne var ki ıslanır gider coskunluğum durmadan
    durmadan
    dağ biraz daha benden deniz her zaman senden
    hiçbir dileğimiz yok şimdilik tarihten coğrafyadan
    kimselere benzemesin isterim seni övdüğüm
    seni övdüğüm zaman
    güzel bir çingene yalnız başına dolaşmalı kırlarda
    seni övdüğüm zaman"
  • 6.Çünkü herkesin bir gideni vardır
    Herkesin
    Bir umudu vardır,
    Bir savaşı,
    Bir kaybedişi,
    Bir acısı,
    Bir yalnızlığı,
    Bir hüznü…
    Çünkü herkesin bir gideni vardır,
    İçinden bir türlü uğurlayamadığı...
  • 7.Senfoni
    Önce sesin gelir aklıma
    Çaresiz kaldıkça hep seni düşünürüm
    Güzel olan, dolgun başaklardaki sarışın sevinçli
    Sonra cumartesi günleri gelir
    Sonra gökyüzü gelir hemen kurtulurum
    Bir yağmur yağsa da, beraber ıslansak.
    Kırk kere söyledim bir daha söylerim 
    Savaşta ve barışta, karada ve denizde,
    Düşkünlükte ve esenlikte
    Zamanımız apayrı bize göre
    Yanyana olduk mu elele
    Aç kalsak ağlamayız biliyorum.
    İçim güvercinleri okşamış gibi rahat
    Sen yanımdayken ister istemez
    Geniş meydanlarda akşam üstleri
    Üstüste üç kere deniz, üç kere çınarlar.
    Sen yanımdayken ister istemez
    Uzak ırmakları hatırlıyorum.
    Arasıra düşmüyor değil aklıma
    Yabancı kadınların sıcaklığı
    Ama Allah bilir ya, ne saklıyayım
    Yanında ihtiyarlamak istiyorum...
  • 8.Yalağuz
    Bektaş yüce dağ başında -yalağuz-du.
    Bektaş zaten doğduğundan beri -yalağuz-du...
    Bir sopa, üç beş koyun, bir köpek,
    Bulutların içinde kendi kendine -yalağuz-du...
    Mintanı ile yalnızdı, çarığı ile yalnızdı,
    Bilinmez düşünceleri, Tanrısı ile yalnızdı...
    Köyde, şehirde, kasabada, dağda
    Beş on kelimesi, diliyle.
    Yalnız insanların o garip haliyle;
    Yalnızdı Bektaş, yapayalnızdı..
    Bektaş mayıs böceği kadar yalnızdı,
    Esaretinde hürriyetinde sevdasında,
    Üç yaşında da yalnızdı, on beşte de, seksende de,
    Yağmurların altında, bulakların kenarında.
    Türküsünde, koşmasında, şarkısında,
    Tamamda da, noksanda da,
    Papatya gibi yalnızdı, kuşyemi gibi yalnızdı.
    İğneden ipliğe işte Bektaş, yapayalağuzdu...
  • 9.Umuttur
    "Ben beni sevdikçe ey yar derdim artar daima”
    Çünkü beni sevsen de
    Güvenmezsin bana bilirim
    Ama artan her şeyle birlikte yanlışlık da artar
    Mesela her su gözyaşı olur
    Her dönem bir hazin geçiş
    Suya boşversem yanılsama
    Aya baksam bir bulut
    Sevgisizlikle birlikte yanlışlığın hükmü başlar
    Bir düşün kaç kişiyiz bildirilerde
    Şimdilik kaç paralığız hele akşam olunca
    Bunca sütsüzün kahrını çektik düşün ki
    Gene de soluğumuz
    Bir orman yangını sanılır oralarda buralarda
    Ezildik gerçi ama horlanamadık bunu hatırlarsın
    Mutlaka hatırlarsın bunu
    Tut ki enver bırakır tehdidini
    Ethem başlar
    Çünkü beni sevsen de bana güvenmezsin iyi bilirim
    Apoletim sırmasız hatta hiç yok
    Su içsem ağzımın kenarlarından dökerim
    Neyi hatırlatır benim sana uzak bir bakışım bilirim
    Aslında mutsuz yaşayıp gidiyoruz
    Ölüme direnerek şimdilik
    Şimdilik alımlı bir başka mutluluklara özenerek
    Aşkımız ve mutfak rafları ve uçaklar üstüne korkumuz
    Bir yudum gelecek ve mutlu saatler üstüne korkumuz
    Ama birlikte biliyoruz: eğilecek bugünkü başlar
    Sev beni, alış bana
    Kimse ürkütemez bağlandığımız güzelliğin utkusunu
    Sev beni, bir dağ gölgesi kadar sev
    Şimdilik bırak musluğun sızmasını damın akmasını
    Bir tırnak gibi büyü domuz bir tırnak gibi
    Zorlayarak her bir yanı
    Çünkü biraz sonra umut başlar her günkü, başlar
    Aslında bir alıştırmadır umut
    Öbürlerinin azıcık nefes diye bağışladığı
    -Baharı beklemeye benzer-
    Hain ve olmayanadır çünkü
    Umutsuzluğu taşır yanında
    Oysa nasıl olsa gelecektir bahar denen tarih
    Önüne durulmaz mantığıyla doğanın
    Yeşilden olma birim
    Sudan gelme itmeyle
    Umut yoktur
    Kimse yoktur umut etmemeyi önleyecek
    Çünkü umut kaçınılmaz gelecektir
    Bütün gümbürtüsüyle
    Umut kaçınılmaz gerçektir çünkü
    Biri Asya’da biterken sözgelişi, Şili’de öbürkü başlar "


Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.