Haybeye gitmeyen heybedekiler



   
   Hani derler ya "Olmuyorsa zorlamamak lazım." diye sonra omuza dokunan, sırtı sıvazlayan bir el gibi " Vazgeçmek de mümkündü ama vazgeçmek ne mümkündü..." geliyor akıllara ve bazen gözden yaşlar kapılıyor akıntılara...

Bırakamadığımız, vazgeçemediğimiz ne kadar çok hayalimiz,hedefimiz,isteklerimiz var değil mi?  Bazen bir dağa kafa tutar gibi, bazen bir dalgada kaybolur gibi, bazen kendini bir parça buluta teslim eder gibi... Sevdamız var biraz yeşile, biraz beyaza, biraz maviye... Bir ayet düşüyor hatırlara: Biz her insanın kaderini kendi çabasına bağlı kıldık. Gözüm kayıyor biriken hatıralara... Varsın insanlar bırakmak mı yoksa devam etmeli mi diye yıllardır süre gelen savaşlarına harcasınlar tüm enerjilerini. Sen önce derin bir nefes al, sonra neyi, niçin,  ne kadar istediğini düşün. Yüzünde beliren tebessümü, kalbinin devirdaimini hissettiysen, hayallerin için bir şeyler yaptığının farkındaysan; heybene attıysan birkaç güzel anı ya da bir çok güzel anı ne ala.



Eğer aklın yoluna çıkan taşlarda kalırsa , dikkat et sakın takılma onlara! Hadi takıldın diyelim kalkmak için bir el bekleme hatta hiç bekleme. Kalk ve devam et. Olmayacak olsa aklına düşmezdi, onca şey feda ettikten sonra hayallerine vefasızlık yapmak olmaz değil mi?
Tohum saç, bitmezse toprak utansın!

Hedefe varmayan mızrak utansın!

Hey gidi küheylan, koşmana bak sen!

Çatlarsan, doğuran kısrak utansın!

Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.